HaberlerManşetTekne Dünyası

Denizcilik tarihinin güzel tanığı: Vega

Yıllar önceydi… Tersane civarında yaptığı olağan gezintilerden biri sırasında Bahadır Kaptan, bulunduğu yerden  kendisine göz kırpan, yorgun, yıpranmış fakat hala güzelliğinden bir şey kaybetmemiş bir kızla karşılaştı. Kaptan, çocukluğunda kendisinde büyük izler bırakmış olan Vega’yı hemen tanıdı. O andan sonra aklında tek bir düşünce vardı: Onu alıp oradan götürmek ve eski haline kavuşması için dişiyle-tırnağıyla emek vermek… 

1931 yılında İsveç’teki Eric Ericsson Tersanesi’nde inşa edilen, bir balığı andıran göz alıcı su altı yapısıyla dikkat çeken, İstanbul’un ilk balon yelkenli yarış teknesi Vega ile Bahadır Kaptan’ın yürek birliği böyle başladı. 

Önemli yelken yarışlarına katılıp dereceler kazanmış denizci bir tekne olan Vega’nin gövdesi tamamen çok kaliteli meşe ağacından oluşuyor. Olumsuz koşullar altında uzun zaman geçirmesine karşın, hala ayakta olmasının sebeplerinden birisi bu. İsveç’in en büyük yat kulübü olan Svenska Kryssarklubben üyesi olan Vega’yı; çocukluğu ve gençliği, zamanın en ünlü yelkencilerinden olan dayısı ‘Galatasaraylı Nedim’in yanında, teknelerde, tersanelerde geçen, Türkiye’de ilk seri CTP (Cam Takviyeli Polyester) tekne yapımının öncülerinden Yücel Köyağasıoğlu “İstanbul Kotraları” adlı kitabında, şöyle anlatıyor:

Bu güzel kotrayı ilk defa 1950’de Büyükdere’deki çekek yerinde gördüm. Yanılmıyorsam Cumhuriyet tarihimizde Yıldız’dan sonra gelen ikinci tekneydi. İsveç yapımı olan Vega’nın gövdesi tümüyle çok kaliteli meşe ağacından imal edilmiş olup teknenin bordaları bir İskandinav mobilyası kadar düzgün, armozsuz ve pırıl pırıl vernikliydi. Vega, sonradan öğrendiğime göre İsveç’teki en büyük yelken kulübünün 1931’deki piyango teknesiymiş. Bahar ayları gelip de İsveç’te günler uzamaya başlayınca, kışın o kasvetli karanlığından kurtulan insanlar meydanlara yerleştirilen piyango teknelerini kazanabilmek için kuyruklar oluştururmuş. Herkesin başlıca rüyası, bir tekne sahibi olup denizlere açılabilmek olan 8 milyon nüfuslu İsveç’te, 1 milyona yakın tekne vardır. İşte Vega da bunlardan biriydi. Eric Ericsson Tersanesi’nde 1931’de inşa edilen teknenin boyu 8 metre, su hattı 7.5 metre, eni 2.5, derinliği 1.5 metre olup salmasında 2.25 ton balast bulunmaktadır. Vega, baş tarafı çok yüksek, kıvrık bir yeke ile kullanılan dümen palasını sivri kıçında taşıyan, tipik bir İskandinav teknesiydi. Üzeri yuvarlak ve oldukça yüksek olan kamara davlumbazı, beyaz boyanmıştı. Burnundaki, ucu kalkık civadrasına bağlı olan flok yelkeni, direk tepesinin çok altında yer alan şeytan çarmıklı çatalın dibinden basılırdı. Tipik bir kotra arması olan Vega’nın tabii ki bir de tirinket yelkeni vardı. Vega’nın bir balığı andıran su altı formu olağanüstü biçimliydi. Bülent Yazıcı’nın Vega’yı satın aldığını duyduk. Tekne artık Moda İskelesi’nin önünde duruyordu. Daha sonraları, Bülent Bey, Vega’yı 1967’de Şecii Edin’e sattı (Rıfat Edin’in babası). Yaklaşık 8 yıl, Edin’ler hala bordaları vernikli olan bu güzel tekneyle defalarca yarışlara girdiler, en büyük rakipleri ise, emektar Seddülbahir’di. Vega, 1975’te tekrar el değiştirip İlkester Polyesterleri’nin sahibi veya müdürü olan bir bey tarafından satın alınıp bordaları beyaza boyatıldı. Tekrar el değiştiren tekne, bir ara ortadan kayboldu. Şimdilerde ise Vega, Bodrum İçmeler’de son günlerini bekliyor (Ocak 2006). 

Neyse ki; Türkiye’ye Amerikalılar tarafından trenle getirilen Vega, Bodrum Ağanlar Tersanesi’nde Yücel Köyağasıoğlu’nun yazdığı gibi kaderiyle baş başa bırakılmış haldeyken; yıllar sonra onunla bir daha karşılaşmasının rastlantı olamayacağı hissiyle, Kaptan Bahadır Uluöz’ün aylarca süren çalışmaları sonucu aslına uygun olarak restore ediliyor. Şimdi, 88 yaşında, ihtişamından hiç bir şey kaybetmemiş endamıyla, denizcilik tarihinde yazacağı bambaşka anılar için kendisine gönülden bağlanacak yeni sahibini bekliyor. 

* Haber görseli: Ressam Ayetullah Sümer’in Vega tablosu.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı