Dalış YazılarıKöşe YazılarıMurat Kitapçı

Anı – 21

Selamlar

Bizim Rumeli Kavağında artık kendilerini emekliye ayırmış eski dalgıçlar vardı. Hepsi hoş bir o kadarda ilginç insanlardı. Bazen coştukları zaman eski anılarını anlatırlardı. Hatta batıklarda hurda için çalışırlarken birbirlerinden habersiz dipte kuytu bir yere sakladıkları değerli metalleri rastlantıyla bulduklarından yıllar sonra birbirlerine espirilerle takılarak bahsederlerdi. Sonunu hep “Eskilerde kaldı o günler” diyerek tamamlarlardı.

Bu eski dalgıçların en espirili olanıda ‘ Sağır İbrahim ‘ adıyla meşhur İbrahim amcaydı.

Kendi tabiriyle 1335 Sürmene doğumluydu. Kendisi bizim eski dalgıçların en tecrübelisiydi . Bir arada olduklarında bunların hepsi benim talebem derdi.

1950 -1960 lı yıllarda sualtı malzemelerinin çok zor bulunduğu yıllarda yazları çoğu zaman elbisesiz nargile sistemiyle eski batıklara dalarak -ki bunlar genellikle sığ sularda batmış hatta direkleri su yüzeyinden görülebilen gemilerdeki bakır, kurşun, sarı gibi o zamanın gemilerinde bolca kullanılan bu madenlerden yapılan aksamlarını parçalayarak keserek hurdaları çıkarırlarmış. Güçlerinin yetmediği durumlarda hafif ölçülerde patlayıcı da kullanırlarmış. Şimdilerde ise genellikle demir aksamlar bile hurdacıların gözdesi durumundadır. O yıllarda yüksek gelir seviyesini yakalamışlar. İbrahim amca, bunu şimdiki işlerinin ana sermayesi olduğunu her fırsatta dile getirirdi. Diğerlerini de örnek olarak gösterirdi.

O yıllarda, bir batıkta çalışabilmek için vergi dairesine ödedikleri harç ile buna imkan bulabildiklerini o zamanın kolluk kuvvetlerinin kontrolunda bu makbuzu gösterdiklerini anlatırdı. Eliyle koymuş gibi tüm boğazdaki batı Karadenizdeki hatta Sakarya ırmağının denize döküldüğü Karasu bölgesindeki Rus denizatlısını bile ayrıntılarıyla anlatırdı.

Böyle bir efsanevi dalgıçla geçmişden konuşmak bundan yirmi sene öncesinde bugün oldugu gibi oldukça heyecan vericiydi. Daha sonraki rapana topladığımız yıllarda İbrahim amcaya denize birlikte gitmeyi önerdiğimde bize rehberlik yapmasını istediğimde kabul etmesi beni sevindirmişti. Tekneye indiğinde ilk olarak düzene halatların düzenine bir göz atması dedemden alışık olduğum bir değerlendirme ölçütüydü. Zira eski denizciler bir teknenin düzenini , bir ev hanımının evinin temizlik ve düzenini önemsemesiyle eş değer ölçüde tutarlar. Bu o denli etkili olmuşki aynı şeyi ilk bindiğim teknede bende dikatle gözlemlerim.

Tabiki sınıfı İbrahim amcanın değerlendirmesinden geçtik .Sözlerine şöyle devam etti; “Bizim zamanımızda hava hortumlarımız boyle ince olmayıp hep ekliydi .Filte diye bir şey yoktu. Regülatörümüz de mistralmarka çift körüklü hortumluydu.” (Aqua lung markasının mistral isimli tek kademeli şimdilerde nostaljik bir modelden bahsetmekte)

“Sokoni’ den kalma bir eski elbisem vardı pudralıyıp giyerdim”

Burada Mobil Oil Company nin eski adındaki şirketten ve içi dışı jarse kumaş olmayan eski shark skin tabir ettiğimiz Cousteau nun belgesellerinde sıkca gördüğümüz kenarları beyaz çizgili neoprenelbiseden bahsetmektedir.O zamanlarda bu şirketin Tarabya ile Beykoz arasında üst düzey çalışanlarının ulaşımını sağlamakla görevli bir teknesi vardı .O teknenin pervane problemini çözmesi sonucunda Amerikalı bir mühendisin hediyesi olarak aldığı elbisesini parçalanana değin yıllarca kullanmış.

Gelecek sefere kaldığımız yerden devam etmek üzere tüm mavilikler sizlerle olsun.
Murat Kitapçı
Eğtimen – Rehber

kitapcimurat@hotmail.com

 

Etiketler

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı