Dalış YazılarıKöşe YazılarıNecat Coşkun

Sessiz Dünya – 14

Tailliez, üzgün bir ifadeyle suyun üstüne çıktı. Onun yerine Jeap Pinard daldı. Otuz beş dakika beklediği halde mayın harekete geçmedi. Üşümeye başladığı için su üstüne çıkan Jean Pinard’ın yerine Fargues daldı. Fakat, bir kaç saniye sonra öfkeyle geriye döndü. Hem küfrediyor, hem de: “Yanına ulaşmadan önce harekete geçti! Suyun üstüne çıktı” diye bağırıyordu.

Binbaşı Ricouldan, dört mayın daha atmasını rica ettik. Geminin burnunda oturan Dumas, köpek balığının başının ucundan ayrılmayan remoraya benziyordu. Üşümüş ve yorulmuştu. Daha çok tahammül etmesi imkansızdı. Arkadaşlardan birisi onun yerine geçti. Gemi, aynı manevrayı tekrarlayıp, dört mayın daha attı. Fakat, talihsizliğimiz devam ediyor, mayınlar bizimle alay etmekten vazgeçmiyordu. Filmini çekmek istediğimiz mayın, birincisi gibi, faaliyete geçmemekte inat etti.

Üçüncü denemenin de aynı şekilde sonuçlanmaması için her on dakikada bir, bir dalgıcın dibe inmesini kararlaştırdık. Bir saat süren sabırlı bir bekleyişten sonra, başarıya ulaşabildik. Seçtiğimiz mayının, yukarıya çıkışının filmini çekebildik. Saatlerce süren bu çalışmanın sonunda elde ettiğimiz bu filmin beyaz perdeye projeksiyonunun doksan saniye süreceğini düşünecek olursanız, çalışmalarımızın zorluğu ve yoruculuğu hakkında tam bir fikir sahibi olabilirsiniz.
Beş senelik, insan üstü gayretlerin sonunda, Marsilya’daki faaliyet merkezimiz için üç katlı bir bina elde edebilmiştik. Rıhtımda, açık denizlerde kullandığımız iki gemi bağlıydı.

Zemin katında kompresörler, basınç çoğaltma bölmeleri, atölyeler, Fotoğraf labarotuvarı, konvertisörler, deneme hayvanları vardı. Birinci katta, teknik plan çizimi bürosu, malzeme depoları ve personel odaları bulunuyordu. İkinci katta bürolar, fizyoloji ,fizik ve kimya laboratuarları ,konferans salonu vardı. Ayrıca, iç kısımda, bina boyunca, geniş bir boşluk bırakmıştık. Burada çok derinlere inerken kullandığımız büyük dalgıç kasasını saklıyorduk. Bunun içine giren dalgıç,denizin iki yüz elli metreye kadar olan derinliğinde rastlanabilecek bütün tabii şartlarla karşı karşıya kalabiliyordu.

V

Hyeres’de, rıhtım gazinolarından birinde otururken, yandaki masadaki bir balıkçının anlattığı hikaye dikkatimizi çekmişti. Yıllarca önce, yandan çarklı iki gemi, Ribaud yakınında birbiriyle çarpışıp batmıştı. Gemilerden biri altın yüklüymüş.

Bir kurtarma şirketi, batık gemiyi kurtarmaya çalışmış. Yardım için gönderilen savaş gemilerinin çabaları da boşa gitmiş.

Dalgıç Robert, eski dostlarımızdandı. Onu gazinolardan birinde bulduk. Kısa boylu, ufak tefek, babacan kıyafetli, yaşlı bir dalgıçtı. Bizi candan bir ifadeyle karşıladı.

İkram ettiğimiz içkiyi, neşeyle içen Robert: ” Aradığınız iki gemi, diğer batık gemilere benzemez,dedi. Birincisinin adı Michel- Say’ dır. Boyu yüz metre olan gemi bu gemi, elli yıl önce battı. Diğeri, Ville? De-Grasse, İtalyan göçmenlerle beraber bin yedi yüz elli altın taşıyordu. Yolculardan elli üçü ölmüştü. Geminin burnu kırk altı, arkası elli beş metre derinliktedir.”

Robert’in anlattıkları, gerçeğe daha uygun görünüyordu. Yolcuların, ölülerin ve altının tam sayısını söyleyebiliyordu. Batış şeklini ve tarihini de kati olarak bildiriyor, haritada yerini gösterebiliyordu.
Ismarlanan ikinci parti içkilerden sonra: Hükümetten, Michel-Say’i kurtarmak için resmen izin almıştım, dedi.

Elimdeki izin kağıdına göre, gemide ve iki yüz elli metre çevresinde bulduğum her şey benim olabilirdi. Michel – Say’ de çalıştığım sırada,Ville- De-Grasse’ı da aramağa devam ediyordum.

Konuşmasının bu kısmından anladığımıza göre Robert, dalgıçlık görevini yaparken, gizlice define arayıcılığı da yapıyordu. İhtiyar dalgıç, kısa bir sessizlikten sonra: ” Bütün yaz mevsimi çalıştığım halde, yandan çarklı gemi bulmağa muvaffak olamadım, diye devam etti. Michel-Say’den mutfak ve sofra eşyaları, kristal kadehler, kasalarla bira ve çuvallarla un çıkartım. ”

Hayretle :
– Un mu ? diye sorduk.
– Yanlış duymadınız !… Buğday unu …Deniz suyu, çuvala temas eden un tabakasıyla birleşerek, kalın bir kabuk meydana getirir. Bu kalın kabuk, içerisinde kalan unu korur.

 

Yazarlar: Jacques – Yves Cousteau ve Frederic Dumas
Tercüme eden: Necat Coşkun

Yazı Dizisinin Diğer Bölümleri<< Sessiz Dünya – 13Sessiz Dünya – 15 >>
Etiketler

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı