Deniz YazılarıKöşe YazılarıMurat AlevSeyahatSeyir DefteriYaşam

Sakız Adası

3 Ağustos 1998

Bugün tüm günü Sakız‘a ayırdık. Hemen kıyıda limanı çevreleyen kalabalık bir yol var. Sabahın erken saatlerinden itibaren otobüsler, otomobiller ve motosikletler gidip gelmeye başladı . Yolun arkasında 5-6 katlı binalar yükseliyor ve hemen hemen hepsinin giriş katları taverna.

İlk girişte de fark edildiği gibi liman, tekne açısından çok tenha. Bizimde bağlı olduğumuz güneyinde de 2-3 yat var. Bunlardan başka birbirinden uzakta aborda olmuş iki-üç tane de feribot göze çarpıyor. Mendireklerden içeri oldukça yollu giren bu büyük gemiler kıvrak manevralarla rıhtıma yanaşıyorlar.

Buraya en çok Midilli ve İnoussia adalarından feribot var. Gemilerin yanaşmasından sonraki yarım saat liman ana-baba günü oluyor, sonra her şey eski sükunetine kavuşuyor. Limana Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri10.00-17.00 arasında su veriliyormuş ama bazen bu saat ve hatta günler değişebiliyor. Suyun kalitesi kötü, içmek çok zor ama mecbur kalınınca içilebilir.

Kolayca anlaşılabileceği gibi, bir-ikisi dışında bütün adalarda su çok kıymetli ve herkes israf etmemeye özen gösteriyor. İçmek için çarşıdan aldığımız şişe suları bile pek lezzetli gelmedi.

Kahvaltıdan sonra dolaşmaya çıktık. Büyük binaların arkasındaki yerleri ve çarşıyı görmek istiyorduk. Çarşı oldukça kalabalıktı ve görülmeye değerdi. Seyyar satıcıları, hediyelik eşya dükkânları, balıkçıları ve şarküterileriyle bu çarşıda hiç yabancılık çekmedik. Ekibimizin en çok ilgi gösterdiği yerler hediyelik eşya satan yerler oldu. Herkes ailesine, arkadaşına eşine-dostuna küçük hediyeler aldı. Dolaşmaktan yorulunca, yerli halkında oturduğunu fark ettiğimiz bir kafeye oturup “Grek coffee” içtik. Türk kahvesinin aynısı, taze ve lezzetliydi. Hepsi orta şekerli geldi.

Öğleyin teknelere dönüp dinlendikten sonra, sabahtan anlaşıp 5000 Drahmi’ye pazarlık yaptığımız taksi gelip bizi alarak Bizans döneminden kalan ünlü Nea Monu manastırına götürdü. Dağların arasında, virajlı yollardan 10-12 metre kadar tırmandık. Aşağıda vadiler, tepelerden sonra minicik Sakız limanı, Sakız Bogazı ve ufka yakın Çeşme kıyıları görünüyordu. Mozaikleri ile ünlü olan bu manastırın mozaik ustalarının İstanbul‘dan geldiği biliniyor. Ada Osmanlı yönetimine girdiği zaman camiye dönüştürülen kilisede mozaiklerden bazılarının üzerine gri renkli bir boyayla diğerlerinin üzeri de mermerle kaplanarak görünmez hale getirilmişler. Bu işlemin sonucunda mozaiklerden bir bölümü harap olmuşsa da çoğunluğu oldukça iyi durumdaydı. Bizim ziyaretimiz sırasında restorasyon çalışmaları sürdüğünden mozaiklerin tümünü görüp fotoğraflayamadık, ama gördüğümüz kadarı da çok etkileyiciydi. Bu duruma en çok sanat tarihi ile ilgili bir tez hazırlamakta olan eşim üzüldü. Burası ile Kapadokya kiliseleri arasında duvar resimleri açısından bir karşılaştırma yapmak istiyordu. Halen ibadete açık olan Neo Moni manastırı, günümüzde de Bizans sanatının en önemli eserlerinden biri olarak kabul edilir.

Saat 18.30 civarında yeniden tekneyi dönerek biraz dinlendik. Daha erken gelebilsek, bugün bir başka koya geçmeyi planlamıştık ama biraz geciktik ve gitmeyi düşündüğümüz yere de 4-5 saatlik bir yol var. Anlaşılan bu gece de buradayız. Yemekten sonra dışarı çıkıp biraz limanda dolaşmayı düşünüyorduk ama o kadar yorulmuşuz ki, yemekten sora hemen yattık.

Rüzgar bütün gece armada ıslık çaldı. İskelenin öbür tarafından serpinti kaldırıp havuzluğa küçük çaplı yağmurlar yağdırdı. Adalarda rüzgâr rejimi farklıdır, derledi. Demek ki buymuş Rüzgâr, geceleri kalmadığı gibi aksine daha da şiddetleniyor. Biz Bodrum, Marmaris yörelerinde genellikle bunun tersini yaşarız. Sabahları genellikle bunun tersini yaşarız. Sabahları genellikle sakin olan deniz, rüzgârın 09.30-10.00 civarında hafif hafif esmesiyle çırpınmaya başlar, saat 14.00-15.00 sularında en şiddetli anını yaşadıktan sonra güneşin batmasıyla birlikte dururlur. Rüzgârın bazı geceler kalmayıp daha da sertlendiği olur ama bu da enderdir. Geceleri genellikle rüzgârdır.

Sakız da kaldığımız iki gece ise bütün gece neredeyse şiddetli rüzgâr sesinden uyumakta güçlük çektik. Azor adalarındaki yüksek basınçla Hindistan üzerindeki alçak basıncın neden olduğu, buradaki adıyla “meltemi” rügârları burada geceleri daha sert esiyor. Bakalım diğer adalarda neler göreceğiz.? Biz karşılayan Orer teknesi limandan ayrılıp adanın güneyine doğru yelken bastı. Yarın bizde “Grek Waters Pilot” kitabında sözü edilen, güneydeki koylardan birine gideceğiz. Adadaki son gecemizin sakin ve huzurlu geçmesini istiyoruz. Rüzgâr jeneratörü buzdolabının elektrik ihtiyacını karşılayamadığı için rıhtımdan elektrik alıp hem aküleri iyice şarj ettik, hem de buzdolabını sabaha kadar çalıştırdık.
Murat ALEV
Liman Kaptanı / Eğitmen

derinmavi_egitim@yahoo.com
www.derinmavi.com.tr

 

İlgili Makaleler

Göz Atın

Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı