Deniz YazılarıDenizcinin El KitabıFaydalı BilgilerKemal BaralKöşe Yazıları

Tekne Sahibi Olmanın Keyfi kadar Zorlukları da Vardır – 6

Bu arada bir gemicim oldu, hiç hesapta yokken. Direkle uğraşırken yardımları olan Sn Haluk Kalkış ın oğullarından biri profesyonel bir balıkçı olmuş ve büyük motoru var. Motor av yasağı süresinde Fenerbahçe Marina içinde balıkçıların müktesep hakkı olan ve bedel ödemedikleri bir alan var orada bağlı. Mürettabattan bazıları da iş güç olmadığı için aylak aylak ortalıkta dolaşıp duruyor. Haluk bey bana yardım ederken bunlardan birini de çıraklık etsin diye yanına almıştı. Adı Erkan, Samsunlu ve temiz, efendi bir genç. Motor Meslek Lisesini bitirmiş yüksek okula gidememiş ve deniz tutkusu yüzünden balıkçı motoruna tayfa olmuş. Motordan iyi anlıyor ve çalışkan birisi. Fakat, birkaç senedir denizlerde olmasına karşılık hiç yüzme bilmiyor, öğrenmekten de korkuyor. Bana rica etti kendisini yanıma almam için, yaz sezonunda aylak dolaşmaktan bıktığını ve biraz yelkencilik ve denizcilik öğrenmek istediğini defalarca tekrarladı. Haluk bey de izin verdi, fakat yüzme bilmemesi büyük bir sıkıntı yarattı. Zira yelken teknesinde her an denize adam düşebilir ve manevra yapıp almak da bir süre ister, yüzme bilmeyen birisi için bu süre boğulmak demektir. Daima can yeleği giymeye yemin ettirdik ve yanıma aldım. Geceleri Sevgim in ön kamarasında yatıyor, temizlik ve tamirat işlerinde bana yardımcı oluyordu. Ona biraz biraz dümen tutmayı rota izlemeyi, harita okumayı öğrettim, kitaplar verdim okuyup öğrenmeye meraklı biri idi ve kısa sürede işi yarar bir eleman olmaya başladı.

Nihayet uzunca bir yol yapabileceğimize kanaat getirince Bozcaada ya gitmek üzere 2 Ağustos sabahı Fenerbahçe den yelken bastık. Teknede küçük oğlum İnanç, gemici Erkan ve hayatında ilk defa bir yelkenliye binip denize açılacak olan Serap vardı,. Teknenin ilk seferine kadın almamak eski bir adettir. Fakat bu ilk seferi olmadığı için tabu yapamadık.

Hava 5 kuvvetinde Yıldız dan esiyordu, rotam ve yelken için ideal bir hava, tam arma açtık, Yaklaşık 10 knot bir hızla keyifli yol almaya başladık. Marmara adası fener adasına 270 derecelik Marmara nın tam ortasından geçecek bir rota ile gitmeye karar verdim.

Dört veya beş saat kadar çok keyifli yol aldık. Tek sorun Serapın deniz tutmasından ibaretti. İkide bir “ne taraftan istifra etmem gerekiyor ” diye sorup rüzgar altına koşuyordu. Rüzgar üstüne doğru çıkarırsa üstüne başına sıçrayacağını ilk deneme de öğrenmişti artık.

Ana yelkenin iskotası arka kamara üzerine monte edilmiş bir raylı araba üzerine kalın fırdöndü ile bağlantılı palanga şeklinde idi. Bu tür yelken arabaları bir çeşit kaldıraç ve amortisör vazifesi görerek ters kontraya düşülmesi halinde ana yelken bumbasının savrulmasına engel olurlar. Öğleden sonra ben dümende iken aniden kalın fırdöndü nedendir bilinmez koptu ve o anda 4,5 metrelik ana yelken bumbası korkunç bir hızla boşaldı, bizim gemici Erkan ayakta idi ve can havli ile “eğil” diye bağırdım ve eğildi üzerinden belki birkaç santimle kalın ağır bumba geçip çarmık tellerine yaslandı. Çok büyük bir tehlike, şayet başına gelse idi hem travma ve hem de denize düşmesi sebebiyle ölmesi an meselesi idi. Fakat halen büyük tehlike içinde idik, başıboş kalmış bumba serseri bir mayından farksız halde savrulmaya başladı, her yalpada bir sağa bir sola savruluyordu Acilen toparlayamazsak mutlaka bir yeri kırar veya alabora olmamıza sebep olabilirdi. O vaziyette ana yelkeni indirmek veya camadana vurabilmek imkanı yoktu. Birkaç saniyelik sürede karar verdim ve kamara içinden geçip başüstü kaportasından direğin önüne fırladım, bumbayı terazileyen mandarı olanca gücümle çekmeye başladım. Direğe doğru dikine kalkmaya başlayan bumba ana yelkenin katlanmasını ve rüzgar alanının küçülmesini savrulacak açısı da küçüldüğünden tehlikenin atlatılmasını sağladı. Bumba hemen hemen ana direğe paralele yakın bir açıya varınca camadan halatı ile direğe sarıp sabitledim. Oğlum ve Erkan donup kalmışlardı Serap ise avazı çıktığı kadar panik içinde korku ile bağırıyordu. Çok büyük bir tehlike atlatmıştık. Beş milim kalınlığında fırdöndü inanılmaz bir şekilde kopmuştu. Buna sebep olsa olsa metal yorgunluğu olabilir. Bütün denizcilere burada hatırlatırım ki, kilit, fırdöndü, mapa veya anele gibi parçaları belli bir süre sonunda yenileyin metal yorgunluğundan kopabiliyorlar.

Mecburen öndeki trinket ve flok u da mayna ettik ve tekne hareketsiz kalınca bumbayı bağladığımız direkten çözüp yatay hale getirdik ve sabitleyip camadan makinesi ile ( ana yelkeni bumba üzerine sarmak için kendi ekseni etrafında çeviren dişli mekanizma ya camadan makinesi denir) ana yelkeni topladık. Kopan fırdöndünün bakiyesini yerinden sökmek epey uğraştırdı. Palangayı doğrudan raylı arabanın mapasına bağladım ve tekrar yelken açarak yola devam edebilecek hale geldik. Ama bu olaylar bize saatler kaybettirmiş ve hava kararmaya başlamıştı kerteriz alıp mevkii tayin edebileceğim bir nesne yoktu bu nedenle rüzgarda muhtemel kaymamızı düşünerek pusula ile rotaya devam ettim.

Marmara adasının doğusunda küçük bir fener adası vardır ve hemen yarım mil kadar batısında Asmalı köyü barınağı ve feneri vardır. Elimizde GPS imiz olmadığı için hava da karardığından yapılacak tek şey fenerleri gözlemek ve bu suretle Asmalı barınağına girmekten ibaretti. Haritalarda fenerlerin özellikleri belirtilir, kaç milden görünür, ne renktir, nasıl ışık verir hangi fasılalarla çakar, denizden yüksekliği nedir bütün bunları tespit etmek mümkündür.

Bu arada hava epeyce sertleşti ve rüzgar 6 arada sırada 7 kuvvetinde esmeye başladı zifiri karanlık bir gecede fenerleri gözleyerek yol almayı sürdürdüm.

Nihayet gece saat 23 sıralarında fener adası feneri ve arkasında da Asmalı feneri çakmaya başladı. Asmalı fenerinin çakışı haritada gösterildiğinden değişikti. Fakat elimdeki harita 1990 basımı olduğundan her halde değiştirmişler diye düşündüm. Diğer fener haritadaki özelliklerde çakıyordu. Asmalı barınağının girişi güney batıya doğrudur ve 23,40 da vardığım barınağın da girişi güney batıya doğru idi. Asmalıya salimen vardığıma emindim.

En son 17 sene önce gitmiştim Asmalıya, girdiğimiz barınak ve köy bana bildiğimden epey büyümüş göründü, “eh zaman içinde burası da bayağı gelişmiş diye düşündüm” ve demirimizi sağlamlayıp, yorgunluktan yatıp uyuduk.

devam edecek …

 

Kemal BARAL
Ekonomist – Amatör Denizci

barallar@isnet.net.tr

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı