Deniz YazılarıDenizcinin El KitabıFaydalı BilgilerKemal BaralKöşe Yazıları

Tekne Sahibi Olmanın Keyfi kadar Zorlukları da Vardır – 7

Sabah, “Hoşgeldiniz” diyen bir çocuk sesiyle uyandım, on yaşlarında bir oğlan kocaman ahşap bir sandalda kendinden büyük küreklere asıla asıla yanımıza gelmiş. Sohbete başladık sandal babasınınmış. Ne işin var sabah sabah babanın sandalıyla denizde dedim. Ağlara baktım hep bakarım dedi. Ne kadar değişmiş bu Asmalı dedim. Hee değişti dedi.. Bu arada bizin gemici de kalktı. “Oğlum sandalla sahile çık ta taze ekmek falan al kahvaltı edelim. Hem de burasını pek bildiğim Asmalıya benzetemedim bakkalla fırıncı ile bir konuş bakalım” diye sandaldaki çocukla ikisini sahile gönderdim. Alışveriş edip tekrar geldiler, kahvaltıda “sordun mu burası Asmalı mı imiş?” dedim. Unutmuş sormamış ama hata yapmam ihtimalim de pek yok gibi idi. Fenerler belli mendirek belli . Fazla üzerinde durmadık.

Kahvaltıdan sonra Saraylar limanına uğrayıp yola devam etmeğe karar verdim. Saraylar limanı Marmara adasının kuzeyinde Mermeri ile meşhur bir köydür. Oraya da en son 1968’de gitmiştim. Doğal bir limandır ve çok güzel plajı olan iki koyu vardır. Koylardan biri rüzgar ve dalga aldığında diğeri mutlaka sakin olur. Kumu da çok güzeldi. Oraya uğramak ve denize girmek, köyden taze balık almak niyetinde idim. Asmalıdan fazla uzak olmayan bir mesafede ve en fazla bir saatlik yol. Hareket ettik ve motor seyri yaparak gidelim kısa mesafe için yelken açıp toplamayalım dedik. Saat 10 gibi yola çıktık.

Gidiyoruz gidiyoruz ama bir türlü Saraylar limanı girişini belirleyen küçük Eşek Adasını göremiyoruz, Allah Allah bu yol bu kadar sürmemeli idi diyorum.

Bu arada büyük bir yunus sürüsü bize eşlik etmeye başladı, tekne ile yarışıyorlar geçip tam önünden aniden dalıp diğer taraftan çıkıyorlar ve çok hoş bir manzara oluşturuyorlardı. Oğlum ve Erkan cıvadra denilen teknenin pruvasındaki çıkıntının üzerine oturmuşlar kahkahalar içinde yunusların oyunlarını seyrediyorlardı. O sırada hayatında ilk defa yunusları bu kadar yakından gören Serap korktu ve eline bir havlu alıp denize doğru sallaya sallaya “Kışt kışt defolun. Tekneye çarpıp deleceksiniz” diye bağırmaya başlayınca bana bir gülme krizi geldi ki anlatamam katılacağım; durumu gören Erkan ve İnançta kahkahalarla gülmeye başladılar. Neyse zar zor gülmemizi frenleyip Serap a yunusların zararsız olduklarını hatta denizin insanları gibi düşünülebileceğini değil fenalık etmek bilakis insanlara yardımcı bile olduklarını anlatana kadar epey dil döktük.

Bu arada biz bir türlü Saraylara varamadık ve sonunda bu işte bir yanlış var deyip birkaç ev görülen küçük bir koya girip demirledim. Ufak botumuzu indirip Erkanla oğlumu sahile gönderdim Neredeyiz biz? Biraz sonra geldiler. Burası Marmara adası değilmiş, Kapıdağyarımadası imiş.. Demek ki biz ana yelkenle uğraşırken fazla güneye sürüklenmişiz ve ben Çakılköy feneri ve barınağını Asmalı sanıp Çakılköye girmişim. Gülermisin ağlarmısın. Bir taraftan kendime kızıp duruyorum bir taraftan da haritaya tekrar baktım Karıştırmak gayet normal, çünkü her iki mevkiinin de önünde birer fener adası var ve aynı mesafe batıda liman fenerleri var. Fener adası fenerleri özellik olarak birbirlerinin aynısı, Mendirek girişleri tıpatıp aynı. Gece karanlıkta karıştırmak mümkün. Sadece Çakılköy ve Asmalı fenerlerinin özellikleri farklı ki zaten bunu farketmiş ama zamanla değişmiş galiba diye düşünmüştüm. Serap benimle dalga geçmeye başladı. Ya sabır!!!! Girdiğimiz koy Orman Köy imiş. Durum anlaşıldı tabi. Hemen haritada mevkiimizi belirledik ve kuzey batımızda kalan Marmara adası’na doğru yol almaya başladık . Yarım saat kadar sonra ufukta adanın silueti belirmeye başladı. Rüzgar poyrazdan epey sert esiyordu rotamıza göre ters kontrada kaldığı için yelken açmadık motorla devam ettik.

İki saatlik bir seyirden sonra Marmara adasına vardık. Bu kadar benzerlik olur Kapıdağ yarımadasının doğu ucu ile Marmara adasının doğu ucu benzer özellikler taşıyor, gece karanlıkta karıştırmış olmam çok da anormal değil. Asmalıya uğramadık ve adanın kuzeyine dolanıp 45 dakikalık bir seyirden sonra akşam üstü Saraylar limanına girdik. Ne kadar çok değişmiş, gelişmiş ve bir o kadar da çirkinleşmiş. Dağları köstebek gibi kazıp Mermer çıkardıkları için manzara berbat olmuş bütün tepeler mermer ocağı dolu. Dev gibi kaya kamyonları ve dozerler harıl harıl çalışıyor. Bir koster rıhtımı ve mendirek yapmışlar, küçük ve orta tonajlı gemiler devamlı mermer yüklüyor daimi bir gürültü var bu yüzden. Köyün önündeki sandal mendireği temiz ve bakımlı sahilde su alma imkanı var köyde belediye teşkilatı kurulmuş ve sahil bakımlı. Bir üniversitenin heykel bölümü öğrencileri buraya gelip yontu çalışmaları yapmışlar ve örneklerini de Saraylara bırakmışlar. Belediye bunları almış ve sahili süslemek için kullanmış çok da hoş olmuş. İlginç heykeller var. Fakat sahilden bir sokak arkaya geçilince her şey derin bir düzensizlik ve toz ve pisliğe bırakıyor yerini. Buraya ilk geldiğimde yıl 1968 idi ve o zaman asude bir köydü. Çok güzel ve süslü kocaman ahşap Rum evleri vardı. Saray gibi evlerdi gerçekten ve bu evlere izafeten köyün adı Saraylar idi. Mübadelede ve daha sonra göç eden Rumların bu güzel sanat eseri evlerini köye yerleşen genellikle Kastamonu çevresinden olan göçmenler kullanmamışlar ve yanlarına derme çatma briketten evler yapıp oturuyorlardı. O zaman hayret etmiştim ve sormuştum neden bu güzel evlerde oturmayıp kulübelerde yaşıyorsunuz demiştim. Cevap: Gavur evidir kısmet kaçırır günah demişlerdi. Ve başka laf anlatmak sabit fikir sahibi bu beyinlere mümkün değildi. Daha da kötüsü kendi kulübelerin yaparken, güzel büyük evlerin kapı ve pencerelerin orasını burasını söküp kullanıyorlar ve onları da tahrip ediyorlardı. Üzülmüştüm.

Şimdi gördüğüm ise kıra döke hiç bir şey kalmamış.. Nasılsa belediye bir tanesini kurtarabilmiş ve biraz bakım yapıp mostralık saklayabilmiş. Her taraf yamuk yumuk beton uyduruk binalarla dolmuş. Galiba bizim milletin kısmı azamisi böyle huzur buluyor. Ben ve benim gibiler onları, onlarda bizi anlamıyorlar anlayamayacaklar . Bu nedenle fazla bir şey söylemeyip okuyucunun yorumuna bırakıyorum.

devam edecek …

 

Kemal BARAL
Ekonomist – Amatör Denizci

barallar@isnet.net.tr

 

İlgili Makaleler

Göz Atın

Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı