Aşkın CambazoğluDalış NoktalarıDalış YazılarıKöşe YazılarıSeyahatYaşam

Türkiye’de Dalış Turizmi

Bilim ve teknolojinin gelişmesi ile yavaş yavaş gizemini yitirmeye başlayan denizler, uzay çağına girdiğimiz yirmibirinci yüzyılda hala bilinmeyenle doludur. Son yıllarda tüm dünyada çığ gibi çoğalan dalgıç sayısı, bu bilinmeyene olan özlemi ve keşif içgüdüsünü dile getirmektedir. Buda andığımız etkenlerden dolayı yepyeni bir turizm dalı olan ” Dalış Turizmi’ni ” ortraya çıkarmıştır. Yapılan herşeyin olduğu gibi dalışın da bir kuralı vardır. Dalış, kurallarına uyulduğu taktirde yolda yürümek kadar doğal bir spor dalıdır. Nasıl yolda yürürken önümüze bakmazsak bir yere çarparız, dalışta da kurallara uymazsak bazı problemlerle karşılaşabiliriz. Dalmak, makineleşen bu yaşam ortamında diğer aktivitelere göre kanımca dünyanın en zevkli ve heyecanlı spor dallarından birisidir.

Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemiz yani anadolu; tarih süreci içerisinde yaşamın var olmasından beri birçok değişik topluluklara ev sahipliği yapmış ve çok değişik olayların yaşandığı, bünyesindeHeredotStrabonEvliya Çelebi ve Atatürk gibi tarihe ışık tutmuş insanların yetiştiği bir kara parçasıdır. Ana karada nasılsa, ülkemiz denizleride antik dönemde günümüzde olduğu gibi insan yaşamında ve kültürlerin gelişmesinde çok etkin rol oynamıştır. Antik dünyada, denizciler açısından modern dünyanın nimetlerinden olan pusula,radar ve GPS gibi denizcilere yol gösteren cihazlar yoktu. Eskiden denizlerde yol alan gemiler, yol gösterici cihazlar olmaması nedeni ile kıyılara yakın seyrediyor ve yelkenle yol alıyorlardı. Bu antik devir insanları için bir şanssızlık olmasına karşın, günümüz insanı için geçmişi tanımak açısından bir şans olmuştur. Bilinmeyen sığlıklar, ani değişen rüzgar ve motor gücünün olmaması, kıyılarımızda seyreden yüzlerce geminin sulara gömülmesine yol açmıştır. Bu dünyanın hiçbir ülkesine kısmet olmayan Sualtı Kültür değerlerinin kıyılarımızda olmasına olanak sağlamıştır.

KızıldenizKanarya AdalarıAvusturalyaMaldiv Adaları gibi tropikal ve emsalsiz renklerde sualtı canlılarına sahip yerlerde dalmak ve bunu Akdeniz ile kıyaslamak kanımca o yerlere haksızlık ve tabiiki asılsız olur. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi, bizim sularımızın da dünyanın hiçbir denizinde olmayan apayrı bir ayrıcalığı vardır. Sualtı Arkeolojisi yani Sualtı Kültürel değerlerimiz. Türkiye’nin sahip olduğu eşsiz sualtı değerlerinden başka ülkemizi ilginç kılan diğer bir neden de, tüm dünyanın bildiği gibi Türk insanının sıcak kanlılığı ve Avrupa’ya olan yakınlığımızdır. 1985’lerde batık gemi kalıntılarının da içinde bulunduğu sualtı kültürel değerlerimiz, Kültür Bakanlığı‘nın girişimleri ile bilimsel dalışlar dışında tüm dalışlara kapatılmıştı. İlk bakışta bunun yanlış bir uygulama olduğu düşünülebilir. Batı Akdenizde ise böyle bir uygulama yapılmamıştır. Günümüzde bu uygulamadan dolayı ülkemiz sularında değerlerimiz çoğunlukla korunabilmiş, ancak batıda maalesef sualtı değerleri tamamiyle tahrip olmuştur. 2001 Eylül ayında da gene Kültür Bakanlığı çalışmaları sonucu sportif dalışlara kapalı olan alanlar tekrar irdelenmiş ve bu alanlar daraltılarak Türkiye Dalış Turizmine çok büyük katkı sağlanmıştır. Bilinçli sualtı arkeologlarının titiz çalışmalarıyla sahillerimiz dalıcılara zevkli dalışlar sağlayacak yeni birçok ilginç alan, sualtının gizemli geçmişini tanımak isteyen dalıcıları beklemektedir. Türkiye Dalış Turizmi’ne çok büyük katkılarının olacağını tahmin ettiğim bu çalışmalarda Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi uzmanlarının ince ve bilinçli yaklaşımlarını kutlamak isterim.

Şayet yakın bir gelecekte; Bodrum-Turgutreis yakınlarındaki ve birçok antik batık gemi kalıntısını bünyesinde bulunduran Yassıada, Kaş yakınlarındaki Kekova batık kenti ve Çanakkale bölgesinde bulunan I. Dünya Savaşının gemi kalıntıları kontrollü olarak dalış turizmine açılırsa, ülkemiz Kültür Dalış Turizmi açısından dünyanın tek ve en önemli dalış yerlerinden birisi olacaktır.

Aşkın CAMBAZOĞLU
Sualtı Arkeoloğu

 

Etiketler

İlgili Makaleler

Göz Atın

Kapalı
Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı