Su Altı Ürünü
60’lı yılların sonlarına doğru mahkemeden celp almıştım. Konu; Ben, Antalya ‘nın Kaş ilçesinde kilolarca balık avlamıştım ve bundan ötürü hakkımda yasal işlem yapılacaktı. Konuyu derinlemesine araştırdığımda, sualtı dergisinde yer alan bir dalış hikâyesinde Kaş’ta zıpkınla balık avlanmış ve bende çok balık vurmuştum. İşin aslını araştırınca, benim olmadığım bir dalış gezisini kaleme alan arkadaşım renk katsın diye benim adımı da yazıya ilave etmişti. Sonuçta, pasaport kayıtlarından hâkimi o tarihlerde Türkiye’de olmadığıma ikna edebildiğimi hatırlıyorum. Ayrıca balık vurmakta suç değildi o günlerde neyse!
80’li yıllarda, Türkiye’de dalış merkezleri Almanlar tarafından işletilmekteydi. 1983 Yılının başlarında ben Bodrum Gümbet koyunda Taraça otelin altında ülkenin ilk dalış okulunu açtım. Skindiver dergisinden esinlendiğim dalış teknesini, Ayvan Saray’da kızağa koydum, takiben Tüpler ve kompresörler ithal ederek kusursuz bir okulu ortaya çıkardım. O tarihlerde Bodrum’da, dalıcılara gösterecek fazla bir canlı hayatı veya batık gemiler yoktu, var olanlar ise yasak alanlar içinde bulunuyordu. Hama sular berrak mı berrak aynı bir Gin gibi temizdiler.
Kısacası, kendi ülkenizde, kendi denizlerinize dalamamak gibi bir paradoksla karşı karşıyaydınız. Antik batıklar dalıcılara dalmak için çok cazip gelse de, bölgede yapılan arkeolojik kazılar nedeniyle yapılan sualtı araştırmaları sonucu, batık alanı olsun veya olmasın bir sürü güzel dalış noktası bakanlıkça dalışa yasak ilan edilmişti. Daha sonraki yıllarda, bu yasaklara rağmen batıkların nasıl sistematik bir şekilde soyulduğunu gözlerimle gördüm (Bodrum Pabuç Burnu batığı güzel bir örnek teşkil eder )
Peki, biz dalmak için ülkeye gelen dalıcılara ne gösterecektik? Ürün neydi? Hava alanlarında ki karşılamalarda kılıç kalkan ekipleri dışında, temiz deniz ve üç beş balık dışında fazla bir seçeneğimiz bulunmuyordu. Takip eden yıllarda peş peşe dalış okulları açılmaya başladı. Ne federasyon ve nede dalış okulları maalesef bu işin tanıtım kısmında başarılı olamadılar.
Ürün geliştirmek için bir gayret sarf etmekten yoksundular. Tanrı’nın bahşettiği denizlerimizi hoyratça kullanmış ve kirletmeye devam ediyorduk. İnşaatlar ve otel önlerde plaj yapımı sırasında poseidon çayırları hunharca katledilmekteydi. Bu zararları maalesef ne federasyon nede malzeme sağlayan sektör göremedi.
Bu arada, ucuzlayan uçak fiyatlarıyla birlikte Avrupalı ve Amerikalı dalgıçlar yeni dalış bölgeleri keşfetmeye başladılar. Kızıldeniz ve Bahamalar, berrak sular yanında sualtı zenginlikleriyle heyecan dolu dalış imkânları sunduğu gibi, dalış eğitimleri içinde çok uygun geliyordu yabancı dalgıçlara.
Bizde ise, her sezon dalış okulları bir takım yeni kurallar ve ödemeler ile karşı karşıya kaldığı gibi, mantar gibi türeyen dalış okulları dalış fiyatlarında büyük indirimler yaparak haksız rekabete yaratıyorlardı. Bu durumda, Toplu turizm’den pay alabilmek için dalış okulları Turizm firmalarının kapısını çaldılar. Artık para kazanmak için her gün otellerden alınan onlarca turist, daldır çıkart tekniği ile daldırılmaya başlandı. Bu dalışlar, para kazanma odaklı olsa da, acentalara verilen yüksek komisyonlar, dalış okullarının karlılığını düşürmekteydi.
Aslında, Türkiye kıyılarında bulunan dalış okullarının çoğu, tekne, malzeme ve servis açısından, dış ülkelerdeki benzerlerinden hiçte geri değillerdi. Ben daha da iyi olduklarını söyleyebilirim.
Sualtı ürünü nedir? Berrak deniz, canlı yaşam, mağaralar ve batıklar ve yabancıların edinmek istediği kaliteli sualtı eğitimidir. Gerçekten, elimizdeki sualtı zenginliklerini tanıyor muyuz? Bana göre hayır.
‘Ağabey burası Kızıldeniz değil’ diyen birçok dalış okulu işleten tanıdım. Hiç birinin de mevsim sonu veya mevsim başında sualtında yeni noktalar aradığını görmedim. Olaya dünya çapında bakmamız lazım. 2014 yılında, 12 araştırmacı yazar ve 14 tanınmış sualtı fotoğrafçısının emeği ile ‘’Derinlerin Sırrı’’ kitabımı yayımladım. Kitabı alıp okuyanlar bu kitapta yer alan fotoğrafların hangi denizde çekildiğini sordular. Kitabın tümü Türkiye sularında yapılan araştırma dalışlarında elde edilmişti. Serbest dalışla başlayan kitapta, orkinoslar, saklı cennet Sakaryabaşı, Azmak büyüsü, köpekbalıkları, Kaçkar dağı, eski ve yeni batıklar ve daha birçok sualtı zenginliklerimiz bu sayfalar arasında yer aldı.
İkinci okulumu açtığım iki binli yıllarda. Bodrum’da çok güzel bir gelişim oldu ve 2004 yılında Bosad kuruldu. Bodrum sualtı adamları derneği bütün Bodrumda bulunan dalış okullarını aynı çatı altında toplanmasını sağladı ve ilk defa dalış camiasında çarpan ellerin sesi duyulmaya başladı.
Ülkeye örnek olacak ilk icraatları, Deniz kuvvetlerinden hibe olarak alınan TCG 115 sahil güvenlik botu ve TCG Y111 Pınar su gemisini Kara Ada da yapay resif olarak batırmak oldu. Bu alkışı hak eden başarıyı takiben Bosad birde askeri uçak batırarak yapay resif projesini üçlemiş oldu. Bunu başarıyı gören diğer beldelerde dalış okulları benzer faaliyetlerde bulunup sualtı ürünlerini çeşitlendirmeye başladılar.
Dalış rehber Kitaplar yazıldı, sualtı fotoğraf yarışmaları yapıldı ve yapay resifler yemlenerek bu bölgelerdeki canlı hayatın çoğalması sağlandı. Benim19 83 de başladığım senelerde ki sualtı hayatından çok canlı ve renkli bir hayat ortaya çıktı. Bunda açılan okulların korumacı politikaları çok önemli bir katkıda yaptı.
Dalış okulları sayesinde, dalış bölgelerine otokontrol geldi. Bir iki kendini bilmez dışında bu bölgelerde dalıp balık vurulmayacağını herkes anladı. Tabaktaki bir orfozun, değeri sualtı turizmi sayesinde değer kazandı. Peki, bütün bunlar yeter mi? Hayır yetmez. Uzağa gitmeye gerek yok. Akdeniz’de Malta adası ve İspanyol Balear adalarında yasallaşan No take zone parklar bize örnek olmalı. En popüler olanlardan biride Medes adası olup dalgıçlardan kaçmayan dev orfozlarıyla ünlendi. Bizde ki Gökçe ada deniz parkı da gelecek parklara iyi bir örnek teşkil etmeli.
İnsanoğlunu gücü hiçbir zaman yabana atılmamalı, el ele verdikten sonra yerel ve ulusal alanda bu haklarımızı aramalı gerektiğinde Ankara’da konuyu anlatmalıyız. Köpekbalıklarımız ölürse, denizlerimizde ölür, denizlerimiz ölürse bizlerin de sonu gelir. Bu yüzden, temiz sulara, foklarımıza, köpekbalıklarımıza, orfozlarımıza, minicik tavşanlarımıza ihtiyacımız var. Bu sene benim dalış hayatımda ki 50. Yılım. Evet dikkat çekmek için bu yazıyı kaleme aldım ama kendim için değil uğrunda savaşılması gerektiğine inandığım denizlerimizin korunması için.
Uluslararası ölçekte Sualtı ürünlerimizin nasıl tanıtırız; İçte ve dışta tanıtıma geçmeden önce dikkat edilmesi gereken en önemli madde verilen dalış eğitiminin kalitesini arttırmamız gerekiyor. Ülke içinde verilen dalış kurslarının çok yetersiz olduğunu her sezon gözlemliyorum. İyi eğitim, bireyi yaptığı işten veya spordan zevk almasını sağlar. Dalış tehlikeli bir spor değildir. Bir iki gün içerisinde kalabalık bir tekne ortamında verilen eğitim yeterli olmaz. Çoğu teknelerde, Güvertede verilen kısa bir tanıtıma müteakip, tanıtım dalışı ( discovery) yapacak olan kişiye hayatında hiç kullanmadığı malzemeler giydirildikten sonra teknenin kıçından, boyundan derin bir suya atarsanız bunun adı ne olur? ’ İyi de hocam, vakit mi var’ veya ‘hiç kaza olmuyor ki’ diyebilirsiniz. Bu doğru olabilir ama bu eğitim dalışı bitiminden sonra dalanlardan kaçının eğitim almak istediğine bakarsanız hikâyenin çok farklı olduğunu görürsünüz. Bir eğitmen olarak, sınıf ve havuz ( sığ su) eğitimi verilmeden kursun başarılı olacağına inanmak çok zor. Eğitimin kaliteli olması sonucunda, birey malzemeye yönelmek ihtiyacını duyacak ve dalış okullarından bir üst eğitim seviyelerine çıkma talebinde bulunacaktır. Bilinçlendikçe dalış okulundan yeni ürünler talep edecektir. Bosad Başkanı İhsan küçükünsal, benden deniz magazin dergisine yazı yazmamı rica ettiğinde bu çok önemli konuyu sizlere yazmaya karar verdim. 2016 yılının ilk dalışına Bodrum’a gitmeden önce size bir daha ki yazımda yeni bir dalış noktasının koordinatlarını vereceğim. Dalış okulunuzu sizi oraya götürmesi için ikna etmek size kalıyor!
Tekrar sualtı ürününe dönmeden önce, bu sektörde bulunan, çeşitli malzeme ithalatçı ve üreticilerine de iş düşmektedir. Malzeme satışlarını düşüşünden dert yanan bu ithalatçılar maalesef sektörün kalkınması için gerekli adımları atmakta isteksiz görünmektedirler. İyi dalış eğitim, temiz denizler, bu spora olan ilgiyi arttırır. Son senelerde, iyi niyetle hazırlanmış onca kitap ve sualtı belgeselleri için sponsor aranırken, sektör duyarsız kalmıştır. Federasyonlarda, çeşitli görevlerde bulunmuş bir kişi olarak, ben hiç iyi federasyon görmedim diyebilirim. Esasında her gelen kendince iyi işler yapmıştır eminim ama nedense o göreve gelen başkanlar dalıcı da olsalar, bir sürü kısıtlayıcı ve dalış sporlarınla alakası olmayan maddeleri çıkarır e görevlere dalışla yakından uzaktan ilgisi olmayan kişileri getirirler.
Sualtı rehberinin işi gerçekten nedir? Adam daldırmak mı yoksa sualtında ki tarihi eserlerin korunmasını sağlamak mı? Peki, yasak bölgelere dalış yapılmıyorsa onun teknede ne işi vardır. Türkiye Cumhuriyetinde, yasal olarak okul açmış dalış eğitimi olmuş bir bireye güvenmeyeceğiz de kime güveneceğiz.
Sualtı sporu ruhunda yarışma yoktur. Bireysel bir spor olup, emniyet açısından ikili dalış önemsenir. Hiç hangimiz derine dalacağız diye tüplerini kuşanan dalgıçlar gördünüz mü? Sualtı fotoğraf yarışmaları, daha çok kısıtlı bir grup dalgıç tarafından yapılır ve ülke tanıtımlarında faydalı olacağı beklenir. Bodrum’da yapılan bir Uluslararası yarışmada, Türkiye çok güzel sualtı fotoğrafları çekerek birincilik kazanırken, bu başarı ve Bodrum’un güzellikleri sınırlarımızı aşamamıştır.
Güzel bir sualtı ürünüyle yazıma son vermek istiyorum. Bu ürün dünyada sadece Bodrum’da bulunmaktadır. Ülkemizin diğer dalış yörelerinde de benzer güzellikte sualtı ürünleri bulunup bunları dalınır ve tanınır hale getirmek akıllı planlama, birlik ve iş bitiricilikle olur.
Bodrum, Turgut Reis de bulunan Yassı ada dalışa açılmalıdır. Sualtı Arkeologlarının yaptıkları antik batık kazı dalışları yıllar önce sonlanmış ve bu bölgede sadece modern dünyanın batığı ve kazılardan kalan farklı derinliklerdeki amforalar kalmıştır. Burada dalış yaptırmayı planlarken hayalci olunmamalı. Birkaç kişi çıkıp dalabilmek için birkaç yüz dolar verebilir ama bu ekonomik olmaz. Mühim olan akıllı bir planlamayla Bröveli dalgıçları burada daldırıp maskelerinde ki mutluluğu çektikleri güzel batık ve amfora fotoğraflarında yansıtmalarıdır. Orası uzak imkânsız! Demeyin. İhtiyacınız olan tek şey birlik ve beraberlik.
2016 dalışlarına az kaldı. Eğitim seviyeniz ne olursa olsun, mevsim öncesi bir havuzda yüzüp form tutmanızı öneririm. İnanın sporunuzdan daha çok zevk alacaksınız.
İyi dalışlar
Mahmut Suner
Datça 2016