Dalış YazılarıKöşe YazılarıNecat Coşkun

Sessiz Dünya – 13

Tailliez, kamerasıyla anti-asdik haplarını çalıştıran bir deniz altının yanına dalmıştı. Cihaz tam randımanla çalışmaya başlayınca Tailliez, geminin üst kısmında tül gibi ince bir sis tabakasının meydana geldiğini görmüştü. Bu sis tabakası, hava kabarcıklarından başka bir şey değildi. Birkaç saniye sonra da deniz altı uskurlarını tam yolla çalıştırarak, süratle uzaklaşıvermişti. Anti- asdik hapların denemesi başarıyla sonuçlanmıştı.

Daha sonraki günlerde, bir deniz altının dalışının filmini çekmeye karar verdik. Deniz altının dalış sırasında yaptığı manevraları tespit etmek, çok değerli bir çalışma olacaktı. Mayın tarlaları yapmakta uzman olan Robis isimli bir denizaltı bize bu işte yardımcı oldu. Rubis’yle dalış yaptığımız gün, deniz çok berraktı. Otuz metre uzağı net olarak görebiliyorduk. Deniz altının komutanı binbaşı Ricoul, ağır manevralarla gemisini dibe oturttu. Hareketsiz duran geminin etrafında dolaşmaya başladık.

Rubis, bir süre hareketsiz durduktan sonra, uğultular çıkartarak kımıldadı. Uskurun meydana getirdiği kuvvetli akıntı, çamurları etrafa savurdu. Yavaş yavaş yuvalarından çıkan iki periskop, suyun yüzüne doğru iki kol gibi uzandı. Daha sonra gemi yavaş yavaş süratini çoğaltarak, bir köpük ve hava kabarcığı bulutu arasında, uzaklaşıverdi.

Binbaşı Ricoul, gemisini tekrar onbeş metre derinlikte dibe oturttu. Böylece bize, atılan torpillerin rahatça filmini alma imkanı hazırlamış oluyordu. Dumas geminin üstüne yerleşti. Elinde kocaman bir çekiç vardı. Bununla, geminin içine gerekli işaretleri verecekti. Ben de, kamerama en uygun açıyı seçerek, hazırlığımı tamamladım. Torpil fırlatan kovanın tam karşısında, on metre uzaktaydım. Torpilin rotası üzerinde bulunmamak için iki metre kenara çekildim. Hazır olduğumu Dumas’a bir işaretle bildirdim. O da çekiciyle içeriye işaret verdi.

Kameramı çalıştırdım. Kovanın kapağı ağır ağır açıldı. Sonra, torpil bir yılan gibi kıvrılarak bana doğru gelmeye başladı. Torpili, objektifin tam ortasına almam gerekiyordu. Çok yakınımdan geçip gidinceye kadar kameramı çalıştırdım. Daha sonra, sıra aynı geminin belirli bir bölgeyi mayınlamasının filmini çekmeye karar verdik. Bu iş, birincisinden daha zordu. Rubis, Dumas’ın verdiği işarete uyarak bulunduğu yerden ayrıldı. Suyun yüzünden biraz aşağıda durdu. Burada, on beş veya yirmi metre derine dört mayın atmaya hazırlandı.

Mayınlar, klasik tipteydiler. Dibe çökmeleri için kalın ve ağır bir kabuğun içine yerleştirilmişlerdi. Mayın dibe çöktükten sonra, uygun bir yerine konmuş olan bir tüpün içindeki tuz. Suyun etkisiyle eriyerek, çelik çapa zincirinin ucunu meydana çıkarıyordu. Böylece atıldıktan yirmi veya otuz dakika sonra mayın tekrar suyun yüzüne yükseliyordu. Suyun yüzüne ulaşınca bir hidrostas, çelik zinciri kıskaçlıyarak, yükselmenin belirli bir noktada durmasını sağlıyordu.

Çalışmalarımız sırasında en zor problem, binbaşı Ricoul’un mayınlarından birini kameramın görüş açısı içine isabet edecek şekilde gemiden düşürülebilmesiydi. Dumas, vereceği işaretlerle bu zor problemi halledeceğini söylüyordu. Hiçbirimiz Dumas’ın sözlerine inanmamıştık. Çalışmalarımızı kolaylaştıran imkansızdı.

Dumas, çok zor olmasına rağmen, hareket halindeki geminin üzerine oturdu. Tutunmaya çalıştı. Binbaşı Ricoul geminin burnuna ata biner gibi oturan Dumas’ın başına gelecekleri görebilmek için, periskopunu ayarladı. Suya daldı. Rubis, köpüren kuvvetli bir anaforun içinde ağır ağır dibe doğru inmeye başladı. Dumas’ı gözlerimle takip ediyordum. Anaforun ilk sarsıntısıyla yerinden fırladığını gördüm. Sonra köpüren suların arasında kaptan köşküne doğru sürüklendiğini fark ettim. Kauçuk paletlerinin muntazam hareketleri Dumas’ın henüz yenilmediğini gösteriyordu.

Belirli bir derinliğe ulaşan Rubis, dalmaktan vazgeçerek düz bir çizgi üstünde dört mil süratle ilerlemeye başladı. Dumas için en önemli zorluk, bu andan itibaren başlıyordu. Bu sürate tahammül etmesi gerekiyordu. Bana gelince, uzunca bir zamandan beri suyun içinde olduğum için, iyice üşümeye başlamıştım.

Olduğum yerde süratle dönerek, Rubis’in geleceği yönü kestirmeye çalışıyordum. Duyduğum uğultu, Robis’in bulunduğu yönü bana belirtmiyordu.

Rubis, belirli bir mesafeye kadar uzaklaştıktan sonra geriye döndü. Ben gemiyi görmeden, Dumas yerimi hava kabarcıklarından tayin etmişti. Bana yirmi beş metre yaklaşınca, çekiciyle geminin gövdesine vurarak, belirli işareti verdi. Gemi, üstümden geçerken, mayınları bıraktıktan sonra süratle uzaklaştı. İlk mayın beş metre uzağıma düştü. Geniş bir çamur bulutunun arasında kısa bir an gözden kayboldu. Yirmi saniye aralıkla diğerleri de düştüler. İnsan üstü bir gayret sarf ederek, atılan bu mayınlardan üçünün düşerken filmlerini çekebildim. Dördüncüsüne ise yetişemedim. Kuvvetim kesilmişti.

Ayrı ayrı dört yerde, dört çamur bulutu meydana gelmişti. Uzunca bir zaman bu bulut kaybolmadı. Halbuki, mayının ilk anlardaki faaliyetinin filmini çekmem gerekiyordu. Çamur bulutlarından birinin arasına girerek, tuz tüpünün çalışmasının filmini, değişik açılardan çekmeyi başardım. Bu işi bitirince suyun yüzüne çıktım. Benim yerime Tailliez daldı. Çelik zinciri serbest kalışının ve mayını su yüzüne çıkışının filmini çekecekti.

Daldıktan beş dakika sonra Tailliez, uzaktan bir çıtırtı işitti. Kamerasını ayarladı. Fakat mayın yerinden kımıldamadı. Buna karşılık, seçtiğinden başka mayınlar ağır ağır suyun üstüne çıktılar. Böylece Tailliez’in dalışı başarısızlıkla sonuçlanmış oldu.

Yazarlar: Jacques – Yves Cousteau ve Frederic Dumas
Tercüme eden: Necat Coşkun

Yazı Dizisinin Diğer Bölümleri<< Sessiz Dünya – 12Sessiz Dünya – 14 >>
Etiketler

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu
Kapalı
Kapalı